21 Yüzyılda Genç Olmak

Bende bir gencim. Gençliğimi iliklerime kadar hissediyorum hatta. Benimde kanım deli deli akıyor bedenimde. Bir şeyler yapma hissi duyuyorum. Bu kör gidişata dur demek istiyorum. Sabah kalkıp akşam yatmak istemiyorum, bilakis iz bırakma derdi güdüyorum. Farklılık istiyorum.
     Bazen bakıyorum zamana, kafamı çeviremiyorum, bakamıyorum, haya ediyorum. Yarın ben peygamberime ne cevap vereceğim diyorum. Buralar bana emanet bu emanete nasıl sahip çıkacağım diye soruyorum kendime…
    Bolluğun zirvede olduğu çağda, yokluk peşine düşmüş insanlar görüyorum. Huzurun peşine düşüleceğine, kargaşanın izindeki keşmekeşliğe hayran bireyler görüyorum. Sıhhat ve afiyetin hemen evimizde olduğu çağda, evinden çıkıp, gözünü de gönlünü de dışarıya sevk eden hastalık hastalarını görüyorum.
     Tek derdi bir kağıt parçası olmuş ebeveynlerin, kağıt parçası için elinden geleni ardına koymayacak çocuklarına üzülüyorum. Diplomalarını evin baş köşesine asan Din! öğretmenleri öğrencilere Hubel putundan! neyi kastediyor idrak edemiyorum.
    Davası olmayan gençler görüyorum. Davasızlığın yüzlerine, yaşam tarzlarına yansıdığı huzursuzlukla dünyanın evhamını müşahade edebiliyorum.
Doğma, yaşama ve ölme üçgeninden sıyrılamayan gençlikte özümü hatırlıyorum. Özümü, geçmişimi, Asr-ı saadeti. O devri saadet asrı yapan da aksiyon ruhlu gençlerdi. Dipdiriydi onlar, ölü bedenli değil. !
Boyunu uzun göstermek için, ayağını kaldırıp, parmaklarının ucuyla ayakta duran Aliydi, gözü kara Mus’ab, azimli Zeyd, güçlü Esma, yiğit Nesibe, vefakar Hadiceydi.
Onlarda gençti. Yaşları 90 da olsa ruhu taptaze gençlerdi onlar. Gençlik onlarda mana buldu hakkını verdiler gençliğin…
Öyle bir yaşadılar ki, 14 asır sonra insanlar onları konuşup, isimlerini çocuklarına verdiler. Arkalarından “onlar adamdı” dediler.
Asr-ı Saadetten, Asr-ı Felakete.. Yoktu artık “bu düzeni değiştireceğiz, çocukların ölmesine müsaade etmeyeceğiz, Kudüs’ü alacağız”diyen gençler… Daha imanından şüphe eden, dürüst iman etmeyen, pısırık ve korkak gençten ne beklenilebilirdi ki? Medeniyetlerin, imparatorlukların emanet edildiği gençlerdi atalarımız!Ne oldu bize ki bir hanım, bir ev, bir evlat emanet edilemez oldu?Kapasitemiz neden bu kadar daraltıldı?
Oyun oynarken kaçan topunu almaya bile üşenenden, kalem tutmayan, nasırı olmayan ellerden, acı çekmemiş gözlerden, derdi olmayan gençlerden ne beklenilebilir ki?
Sorun yetişendemi, yetiştirendemi kestiremiyorum..
Birde bazı gençler de var ki; anne-babasını yetiştiren, daha ruhu çocukken, dedesinden bile olgun olmaya çalışan gençler.. Asr-ı Felaketten kurtulmaya çabalayan, içinde bir Asr-ı Saadet sevdası olan. Haramdan ateşten kaçar gibi kaçan, helalini arayan, helali arayan, helal yolunun zor olduğunu kavrayan… Sabreden, dua eden. Yorulunca göklere, uzaya bakıp hamdeden. Sevdiklerini ancak uzaya sığdırabilecek kadar geniş gönül sahibi gençler var… Hissedebiliyorum.

  • Okunma
  • 20 Haziran 2020
  • Deneme
  • WhatsApp Yazı Linkini Kopyala