Cigara
Lambaları söndürülmüş mutfaktayım, bir tabureye oturuyor rayından çıkmış çekmeceye bakıyorum hayatıma atfeder gibi. Arka odada annem horluyor, önümde 80’leri anımsatan mutfak fayansları, sağımda ve solumda kiramen katibin. Aspiratör yine bozulmuş olmalı ki düdüklünün içindeki nohutlar gibi haşlanıyorum burada. Kuzey cephesine bakan odama yöneldim kitaplıktaki Fulnes marka Haşmet Dedemden yadigar köstekli saate baktım, iki saat gerideydi. Zamanı ötesinden daha doğrusu gerisinden takip ettiğim ve hiçbir zaman anda kalamadığımdan sebep diye düşündüm. Canım çok sıkılıyordu. Pek rağbet görmeyen bir dizinin tekrarı gibiydi hayatım ya da sevdiğim bir parçanın nakarat kısmıydı kısaydı ve sürekli tekerrür ediyordu içimde. Sonra acemi bir ilkyardım eğitmeninin bana kalp masajı yaptıdığını hissettim, hıçkırırken. Su içtim düzelmedi, yutkundum daha beter oldu. Sonra fark etmediğim bir anda kendiliğinden düzeldi. Penceremin önündeki sedirde dışarıyı gözetledim. Bir adam malbora içiyordu sırtını duvara dayamış, maskesi çenesinde. Sigara dumanı havaya karışıyordu, ruhunun göçü çoktan başlamış ceset gibi. Sigara reklamlarını izleyen çocuklar ebeveynleri kaybolmasın diye masumca akıtıyordu gözyaşlarını. Hoş paketlerin üzerinde bile bu işin akıbeti resmedilmişti. Su içende ölüyor rakı içende felsefesini üretenler aynı şekilde sigarayı da savunuyordu. Ne haliniz varsa görün dedim! Suratlarını buğuluyan dumanlar vardı önlerinde.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.