Aşk Nehri
Bir varmış bir yokmuş. Gökkuşağı adında rengarenk bir ülke varmış. Burada her şey çok güzelmiş. Ağaçlar, nehirler, kuşlar hepsinin renkleri o kadar güzelmiş ki gören herkes büyülenirmiş. Lakin birgün bir cadı bu ülkeye gelmiş . Cadının laneti ülkeyi cansız hale getirmiş. Herşey solmuş. Nehirin rengi kan gibi kırmızı renge bürünmüş.
Ülkenin kralının mavi saçlı bir kızı varmış. Cadının laneti sadece kralın kızını etkileyememiş, çünkü prensesin güzelliği cadının lanetinden üstün gelmiş. O kadar güzelmiş ki onu gören herkes güzelliği etkisinde efsunlanıyormuş. Kral kızının çok güzel olmasından korkuyormuş. Çünkü güzelliği yüzünden başına bir zarar geleceğini düşünmeden edemiyormuş. Lakin mavi saçlı prenses o kadar akıllı biriymiş ki birinin ona zarar vereceğini hemen hisseder ve kendini kurtarabilirmiş. Bir gün mavi saçlı prenses nehrin etrafında gezerken bir ses duymuş ve hemen bir ağacın arkasına saklanmış . Bir genç atıyla ordan geçerken dinlenmek ve su içmek için nehrin yanında durmuş. Mavi saçlı prenses , genci görür görmez aşık olmuş. Kalbi öyle hızlı atmaya başlamış ki sanki yerinden çıkarmasına…
Genç gidene kadar mavi saçlı prenses onu izlemiş gizlice , daha sonra prenses’in yüzü birden umutsuz bir ifade almış . Çünkü oda biliyormuş ki bir prenses sadece bir prens ile evlenebilirmiş. Lakin prenses’in kalbi bu hüküme uymamış. Ve genci düşünmeden bir günü dahi geçmemiş. Onu çok merak ediyormuş. Prenses her gün nehrin etrafında gezer olmuş , sırf aşık olduğu genci görmek için. Bir gün yine nehrin etrafında gezen mavi saçlı prenses, nehirden su içerken yanından geçen yılandan korkunca birden nehire düşmüş. Korkudan suya kapılmaya ve çığlıklar atmaya başlamış. Ordan geçen genç, sesi duyar duymaz gelip mavi saçlı prensesi kurtarmış. Prenses gözünü açınca genç ile göz göze gelmişler . Ve genç de oracıkta mavi saçlı prensese aşık olmuş. Dayanamayıp prensese küçük bi öpücük kondurmuş. Gence karşı kalbi aşkla dolu olan prensesin kalbi yine hızlı hızlı atmaya başlamış.
Günler aylar birbirini kovalayıp durmuş. Genç ve mavi saçlı prenses sürekli nehrin yanında buluşurlarmış. Bir gün prenses , gence artık evlenelim demiş. Genç bunu duyunca çok mutlu olmuş ama bi anda da yüzü düşmüş.
Mavi saçlı prenses :
– Noldu Neden yüzünü astın sevdiğim?
Genç :
– Prensesim ben sizi çok seviyorum ve sizle evlenmeyi çok isterim. Lakin siz bir prenses, ben ise normal halktan birisiyim . Babam yıllar önce öldü , bir sağır anamla yaşarım, çok param yoktur. Kral babanız buna müsade etmez.
Mavi saçlı prenses yüzündeki gülümsemeyi hiç eksiltmeden cevap vermiş.
– Sevdiğim bunu dert etme. Babam bir kral olabilir, lakin biricik kızını çok sever ve benim mutluluğum için yapmayacağı şey yoktur. Bugün seni anlatıp evlenmemiz için müsade isteyeceğim.
Genç hüzün dolu bakışlarla bakarak:
– umarım prensesim .
Akşam yemeğinden sonra prenses ile babası bu konu hakkında konuşur lakin prenses istediği tepkiyi alamaz .
Babası:
– sen bir prensessin kızım ne demek halktan bir genç ile evlenmek buna müsade etmem. Seni en yakın dostumun prens oğlu ile evlendireceğim.
Prenses ağlayarak cevap verir:
Anlıyorum ki babacığım siz benim ölümüme hüküm vermişsiniz.
Ve birden odasına gider prenses.
Prenses günlerce yemek yemez sadece odasında uyur ve resim çizer. Günden günden zayıf düşen prenses hasta olur . Adım atmaya mecali kalmayan prenses yatağında sevdiği gencin adını sayıklayıp durur . Bu durumuna yüreği dayanamayan babası kızının daha fazla acı çekmesine müsade etmez ve genci çağırtır. Genç ile tanışan kral şaşırır . Çünkü halkdan birisi olan bu genç bir prens kadar boylu poslu güçlü bir yapısı vardır . Düşünceleri ve kibar üslubu ile kralın gönlünü kazanır ve kral ona;
-kızım ile evlenebilirsin genç ” der.
Genç çok mutlu olur .
Günler günleri kovalar düğün hazırlıkları başlamıştır. Prenses ve genç çok mutludur. Çünkü sonunda kavuşacaklardır. Genç, prensese “son defa nehirin orda buluşalım ” der . Prenses gelmiş ve heyecanla genci beklemektedir. Genç, üzgün bir halde gelir . Prenses bunu hemencecik fark eder, ve sorar
– neyin var sevdiğim ?
Genç hüzün dolu bir bakışla prensese bakar ve ;
-Bu iş olmayacak biz evlenemeyeceğiz , çünkü sen bir prensessin ben ise sağır anamla yaşayan basit bir köylü çocuğuyum. Korkularım var ilerde bu farktan dolayı utanırım , beni ezip, en ufak hatamda silebilirsin . Ben bu evliliği kaldıracak kadar güçlü değilim.
Prenses hışımla cevap verir ;
– Bunu sana asla yapmam sen benim sevdigimsin , yüreğimsin korkma sevdiğim bizi bırakma .
Ama genç dinlemeden çekip gider .
Mavi saçlı prenses oracıkta kalır. Kalbi sıkışır. Yüreği yanar , adım atacak mecali kalmamıştır . Bu acıya dayanamaz ve aşklarının başladığı nehre kendini atıverir. Suya kapılan prenses gözden kaybolup derinliklere doğru ilerlemiştir. Aniden bir mucize gibi bişey olur. Kan rengi nehrin rengi birden eski halini alır. Masmavi şekilde, eskiden olduğu gibi şiddetli dalgalarla sanki ülkeye seslenir . Çünkü ülkenin Laneti bozulmuştur . Ülkedeki her şey eski haline döner . Mavi saçlı prensesin içindeki aşk nehire karışınca lanet kalkmıştır.
Mavi saçlı prenses ile genc kavuşamamış. Lakin aşkın gücü ülkeyi güzelleştirmiştir . Prensesin ruhu hala nehirde yaşarmış. Genç , nehire geldikçe nehir sanki dile gelirmiş . Şiddetli dalgalar ile dolar , taşarmış.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.