Dertsizliğin Derdi

Bir sancıdır tuttu yine gecenin tam ortasında. Yazmak için bir derdi olmalı insanın. O dert sevk eder insanı kaleme, kağıda ve yazıya. Tane tane anlatır insan davasını ardı ardına sıraladığı cümleler ile.
Fakat benimki bambaşka oldu bu gece. Her zamankinden başka bir sebep sevk etti beni bu yazıları yazmaya. Bu sefer bir dertten değil, dertsizlikten yazıyorum. Hemde nasıl bir dertsizliktir ki bu, insanı büyük dertlere sürüklüyor.
Hayatımın en büyük derdi oldu bu dertsizlik.
Anadolu’nun ulu pirlerinden olan Yûnus Emre’min derdinin, dertsizliği dert oldu ta yüreğimin içine. O ulu piri elinde asası, dilinde esması, dîvâne gibi dağ taş gezdiren derdin, dertsizliği dert oldu içime.
Ne diyordu Yenişehirli Avni;

“Sanman taleb-i devlet ü câh etmeye geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik. ”

Evet biz bu aleme mal, mülk edinmeye gelmedik. Şüphesiz Rabbimize kul olmaya ve onun aşkından ah edip, dîvâne misali yanıp tutuşmaya geldik. Din derdi ile dertlenmeye geldik. İşte bu derdin hakkını veremiyor olmak, en büyük derdim oldu.
Ah edemeyişime, ah eder etti beni bu dertsizlik.
Rabbim için yanamayışımın, yangını ile yanıyor yüreğim. Yanamayışımın yangını dahi böyle lezzetli geliyorken, birde insan hakiki yangın ile tutuşsa hali nice olurdu acep?

  • Okunma
  • 17 Nisan 2020
  • Deneme
  • WhatsApp Yazı Linkini Kopyala
  • 1

    Emre erturan

    @emreerturan