Dünya Sana Mı?

Dünyaya gelirken sanki anlaşmışız gibi ilk yılları çok mutlu geçmek zorundadır. Yırtık terlikle gezmeyi bile hasta olmayı göze alırcasına severiz. En güzel hayat ise o köşelerde gördüğün ”ayakkabı boyayan çocuk” diye ayırdığın insanlarda. Dünya yakıyor, kavuruyor onları ama o insanlar ”asla pes etmeyenler…”Çünkü üzüntü nedir bilmezler ya da insanlarla tanışmamışlardır mı demeliydim?

Yıllar geçtikce bizden aldığı ve verdiği şeyler olur hayatın. Mutluluk neredeyse hiç yok denircesine azalır ve ”tecrübe” adlı filmin yönetmen koltuğuna otururuz. Hayat bitene kadar devam eder bu döngü, sâhi hayat bitene kadar sürmez mi imtihan? Zaten neden gelmiştik bu hayata?

Kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakıyoruz ya işte hayatta bir umut olduğunun mesajı bu şekilde verilir. En azından çaresiz ve karanlık geceden sabaha çıkıyoruz. Yağmur damlaları gibi bir gençlik geçiriyoruz ve hep gökkuşağı şimdi çıkacak diyoruz. Gökkuşağı ise ne zaman çıkıyor karşımıza biliyor musunuz? Hayatınızın en büyük en hayret edici anısı neyse ‘o’ işte.

İnsanlar sahte, ilişkiler sahte, gülücükler sahte… Çıkarcılık olmuş bu asrın en büyük meziyeti. Tüm vücudunun sahipliğini yaptığı hücreler kalbine bağlı, çevrendeki ”insanlar” çöpe attılar o kalbi gibi…

Ahşap evler, pembe panjurlar, taş yollar, sonuna kadar açık bırakılan kapılar. İnsanlar arasında ardına kadar açık kapılar ve ”saydam”yürekler…

Saydam yürekteki o boşluk, dolmayacağından kesin emin; ama doldurabilecek olanı aramanın çaresizliği…

Sonra yaşlanıyorsun. Artık duyguların bitmiş oluyor yani yarı ölmüşsün. Zaten duygularının bitmesi en büyük darbelerinden hayatın. Ve en son ne diyorsun biliyor musun? ”Keşke yapmasaydım”
Yani bu dünyada her şey yolunda diyenler kaybetmeye bir davetiye gönderenlerdir…

  • Okunma
  • 3 Mayıs 2020
  • Deneme
  • WhatsApp Yazı Linkini Kopyala
  • 1

    Murat Şah

    @1sah