Garip
Renklerin de anlatmak istedikleri var mıydı gerçekten…
Onlarda konuşabilir, bir şeyleri sessiz sedasız haykırabilirler miydi?
Bizim lehçemzide beyaz mutluluktu mesela… Saf ve içten mutluluk..
Diye düşünürken aklımda bir soru işareti yanmaya başlıyor…
Peki ya o zaman kefen neden beyazdı?
Ölüm bizi korkuturken, içimizi ürpertir iken bu işte bir terslik yok muydu?
Ya geleneklerimizi okumada bir yanlışlık yapıyorduk ya da algılarımız değişmişti zamanla…
Sahi bu yalancı, fani, kendine hayrı dokunmayan süslü dünyadan ayrılış bize neden bu kadar acı veriyordu?
Gerçek sahibe, sonsuz ve ebedi vatana dönüş neden üzsündü bizi?
Zamanla fazla mı ciddiye alır olduk dünyayı… Yoksa o süslü nimetleri, gençliği kalıcı mı zannedi verdik!
Hangi sevdiğimiz burda kalıcı kalacaktı?
Dünyada ölümü tatmamış ve tatmayacak bir nefis varmıydı?
Asıl vatana dönüşte bir düğün gibi kutlanırdı öyleyse!
Zamanla bağlanmışız biz bu fani dünyaya!
Acizliğimizin ve garipliğimizin farkında bile olmadan!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.