Hoşça Kal Geleceğim
Bir pranga bağlı geleceğimin kirlenmemiş bileklerine. Vecanın küf tutan elleri boğazıma yapışmış, kesiyor nefesimi. Çekmiyor ellerini üzerimden. Nefes almaya çalıştığım her an varlığını yakıcı bir şekilde hatırlatıyor bana. Eskiyi silmek, yeniye yönelmek istiyorum. Yapamıyorum. Elimden gelmiyor. Yaşadığım her bir anı sırtıma yüklemişler benim. Kamburum çıkmış artık. Dik duramıyorum, ağrı saplanıyor ruhuma. Ama ben dik durmak istiyorum. Sırtımdaki yükleri atmak ve güzel bir geleceğe koşa koşa gitmek istiyorum. Ne yazık ki ne sırtımdaki yükleri atabiliyorum ne de koşabiliyorum. Sevdiğim şeylere koşmayı unuttum ben. Aslında sevdiğim her şeyi unuttum. Şarkı söylemeyi unuttum mesela. Şarkı söylerken nasıl iyi hissettiğimi, güzel düşler kurarken şarkının bana nasıl iyi geldiğini unuttum. Güzel ne demek onu da unuttum. Hepsini unutturdular. Bu yüzden geçmişimden kurtulmak istiyorum. Geleceğe yönelmek…
Geçmiş ve gelecek. Biri özgürken diğeri tutsak. Geçmişin hatasını gelecek çekiyor. Gelecek geçmişin yüklerini sırtlanıyor. Geçmiş bencil bir çocuk. Kendini düşünüyor sadece, kendi için çalışıyor. Gelecek ise bekliyor. Çekeceği cezaları, ödeyeceği bedelleri, eli kolu bağlı bekliyor. İşte tam burada geçmiş geleceğe takıyor kancasını. Sarmaşık misali sarıyor onu. Geleceğin, geleceğimin bileğini saran demirler, geçmişimle harlanıyor doğduğu ateşte. Paslanmış demirler tertemiz geleceğime yayılıyor. Çıkarmak mümkün değil, kurtulmak da. Gaflete düşmüş beyinlerin, denaete bulanmış ruhlarına sahip çıkamayışı etrafıma ihaneti sarıyor. Birinden kurtulsam diğerinde tökezliyorum. Düşmüyorum belki ama tökezliyorum işte.
Varlığına alıştığımız bedenlerin bir süre sonra ruhlarını bulamaz oluyoruz. Kaybedilmiş ruhlar mezarlığında didik didik arıyoruz ama yine de bulamıyoruz. Kendimizi o mezarlıkta kaybediyoruz. İşte tam burda ihanet kokuları yayılıyor etrafa. Geçmiş geleceğe ihanet ediyor. Ona güzel günler vaat ederken onu bir mezar çukuruna itekliyor. Kurtulmak ne mümkün oradan. Ruhlarına alçaklık bulanmışlar, toprak atıyor geleceğimin üstüne. Gömüyorlar ben daha onu yaşayamamışken. Süzülüyor gökyüzünden bir damla, ıslatıyor toprağı. Geleceğimin mezarına düşüyor. Öyle güzel dokunuyor ki toprağa zamanla bir çiçek filizleniyor orada. Geleceğim vazgeçmiyor. Güzelliklerini sunuyor yine orda olsada. Ama unuttuğu bir şey var. Ruhuna pisliği kazımışlar o çiçeği de kökünden koparıyorlar. Umudumuzu da söküp atıyorlar.
Dayan geleceğim dayan. Geçmişimizin prangası ne kadar dolansa da bileklerimize, elbet bir gün ondan kurtulacağız. Sen nice güzel çiçekler ekeceksin tebessümüme. Bende ona yaraşır bir şekilde gülümseyeceğim. Sadece dayan geleceğim. Biz geçmişimizden kurtulacağız. Onu geride bırakıp seninle, yalandan vaat edilen güzel günleri gerçekleştireceğiz. Bir gün sende geçmiş olacaksın ama ben seninle gurur duyacağım. Sen diğerleri gibi olmayacaksın. Biz seninle hatalar yapmayacağız. Kimse bize dokunmayacak. Canımızı da acıtmayacak. Çünkü biz buna izin vermeyeceğiz. İlerleyeceğiz emin adımlarla umut dolu günlere, güzel günlere. İleride güzel günler var geleceğim. İşte o zamana kadar hoşça kal.
Aybenur Kübra Çil
@berceste
Tam olarak üniversiteye çalıştığım bu zamanı kelimelere dökmüşsünüz. Kaleminize sağlık, gerçekten çok güzel sözler çıkmış.
Tam olarak üniversiteye hazırlanıyorum. Güzel sözleriniz için de çok teşekkür ederim.
Ancak ÖSYM böyle yorabilirdi zaten tahmin etmeliydim. Allah yardımcınız olsun inşallah istediğiniz yeri kazanırsınız. 🙂
Kendi duygularını çok güzel kaleme dökmüşsün.Yazdıkça temizleniyor içimiz ve eminim yazdıkça daha güzel ve temiz bir geleceğin olacak.?
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Yazmak söylemekten daha fazla temizler ruhumuzdaki doluluğu. Bu yüzden yazıyoruz işte. Tekrardan teşekkür ederim.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.