Kafe
Kafamı kaldırıp, insanları izliyorum. En köşedeki masada iki kadın oturuyor. Yüzü bana dönük olan sarışın kadının bir sıkıntısı olduğu belli. Sinirli bir yüz ifadesi var. Bir de sızlanır gibi konuşuyor. Sanırım bir şeyi çok uzun zamandır bekliyor. Telefonu elinden düşmüyor çünkü.
Kapının solundaki masada bir kız ve bir çocuk oturuyor. Çok samimi değiller. Hatta yeni tanışıyorlar diyebilirim. Çocuk otururken bacağını sallıyor. Kızsa gözünün içine içine bakıyor. Ama ikisi de birbirini beğendiğini söylemeye çekiniyor sanki.
Tam karşımda, duvar kenarında dörtlü bir grup oturuyor. ikisi tavla oynuyor. diğer ikisiyse telefonlara gömülmüş. Artık öyle bir devirdeyiz ki insanlar birlikte nasıl zaman geçireceklerini bilmiyor.
Onların önünde yine bir kadın ve bir adam oturuyor. Aralarında duygusal anlamda bir şeyler yaşandığı belli. Kadının eli sürekli adamın üzerinde. Anladığım kadarıyla şimdilik sorun teşkil etmeyen ama ileride büyük problemlere yol açabilecek bir sorunları var: Kadın aşırı kıskanç. Garsonlar da dahil olmak üzere mekandaki tüm hemcinslerini sürekli süzüyor. Sanki bir gözü partnerinin üzerinde yakaladığı an oyacakmış gibi. Bu tür insanları pek sevemediğimden bu masayla çok ilgilenmeyeceğim.
Sağımdaki masada tek başına bir genç oturuyor. Sanırım evi yakınlarda. Bir şey almak için çıkmış, ama bir aksilik olmuş ve uzun süre beklemiş, biraz üşüdüğü için buraya kaçmış gibi. Bir süre daha beklemesi gerekiyor gibi görünüyor. Sürekli telefonla oynamasını, kış ayında olmamıza rağmen montsuz çıkmasını ve çayını yavaş yavaş içiyor olmasını buna yordum. Daha fazla beklemeyeceği umudu yeni bir şey sipariş etmesine engel oluyor çünkü.
Solumdaki masada ise dükkanın sahibi ve işletmecisi olduğunu düşündüğüm adamlar oturuyor. Onlar da benim gibi diğer müşterileri izliyor. Ama aynı şekilde gözlemlemediğimiz belli.
İş çok yoğun olmadığından çalışanlar köşelerine çekilmişler, etrafa bakınarak sohbet ediyorlar.
Dükkanın kapısında bir sıkıntı olduğu için kapı çok sert kapanıyor. Çıkan ses rahatsız ettiği gibi mekan sahibini de kapının kırılacağı konusunda endişelendiriyor. Kapıya ” Yavaş bırakınız. ” diye bir not yapıştırmışlar. Ama yurdum insanı bunu bir taraflarına takmıyor. Bu yüzden kapıyı yaptırmazlarsa, kırılacağına eminim. Neyse ki garson arkadaşım bu duruma sinir olduğumu bildiğinden gelen müşterileri kapıda karşılamaya başlıyor.
Bense sobanın yanındaki masaya kurulmuş, insanları izliyorum. Haddim olmadan onları eleştiriyor, hakkında çıkarımlarda bulunuyorum. Ağır işsizim yani.
Saçsız Rapunzel
@sacsizrapunzel
Yapmış olduğunuz ‘işsizlik’ değil, birtakım değerlerin ortaya çıkarılmasıdır.Nasıl bir ‘Kültürel gerileme’ yaşadığımızın resmini çizmenizdir.Aynı zamanda kendiniz dahil bir toplumun ‘eleştirisidir’.Asıl mânâda ise yaptığınız bir günlüktür.Fakat sizde de gözlemlediğim kadarıyla kendinizi eleştirmeyi ve bunda bir gelişim gördüğünüzden kendinizi ‘işsiz’ sıfatına yakıştırıyorsunuz.Bunu Fuzulî mahlasına yakıştırıyorum ve öyle olmadığınızı belirtiyorum.. 🙂
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.