Küçük Bir Gül Hikayesi

Küçük gülün yaşadığı yer kendisi gibi renk renk güllerin, sıra sıra menekşelerin, mis kokulu ergüvanların olduğu şirin bir bahçeydi. Bahçenin sahibi Duygu Hanım hepsi ile özenle ilgilenirdi. Kahvaltıdan sonra bahçeye iner, çiçekleri ile ilgilenir, sohbet eder konuşurdu. İşi bittikten sonra akasya ağacının altındaki iskemlesine oturur, hayran hayran bahçesini izlerdi. Küçük gül komşusu sardunyalar ile birlikte duvar yanında yaşıyordu. Günleri arkadaşları ile sohbet ederek, güzel havanın tadına vararak geçiyordu.
Birbirinin aynısı olan bugünlerde küçük gülün tek eğlencesi sokaktan gelip geçen insanlardı. Bazen çocuklar oyun oynardı sokakta. Onların o eşsiz neşesi küçük güle de bulaşır, köklerinde ayrı bir canlılık hissederdi. Oyle ki bıraksalar bahçeyi baştan sona gezecekti. Sonra gençler gelirdi ara sıra. Duvarın üstüne otururlar gülüşüp şakalaşırlardı. Gençlerden birinin sevdiği kıza “gülüm” diye hitap ettiğini duyduğunda çok mutlu olur. İki sevgili arasında köprü olduğunu hissederdi. Günler geçti gençler ve çocuklar gelmez oldu. Küçük gül bahçedeki hayatına mutlu bir şekilde devam ediyordu. Sardunyalarla sohbet ettiği esnada “Aman Allah’ım! sen ne kadar güzel bir gülsün böyle” diyen genç adamı gördü. Etrafta kendisi ve tomurcuğundan başka Gül olmadığı için kendisine söylediğini anladı ve teşekkür etmek için etrafa enfes bir koku yaydı. Genç adam bu kokudan öyle etkilendi ki gülü ziyaret etmeden geçen tek bir günü olmadı. Günün belli bir saatinde mutlaka gülün yanına uğruyor, gün içerisinde yaşadıklarını anlatıyor onunla dertleşiyordu. Sıkıntılı olduğu zamanlarda genç adamın o güzel yüzü gölgeleniyor, gözlerine bulutlar oturuyordu. Böyle durumlarda Gül ne yapacağını şaşırıyor, genç adamı mutlu etmek için o enfes kokusunu yayıyordu etrafa. Kokuyu duyan genç adam gülümsüyor ve güle ne kadar güzel olduğunu, ne kadar özel olduğunu anlatıyordu.
Ilık bir Haziran sabahı genç adam Duygu Hanım’dan bahçeye girmek için izin istedi. Günlerdir duvar ardından seyrettiği gülü yakından görmek istiyordu. Gülün yanına gelince dizleri üzerine çöktü, eğilip güzel gülü kokladı. Yemyeşil yapraklarını, heyecandan daha canlı kırmızı olan taç yapraklarını sevdi. Uzun uzun ilgilendi onunla. Gün bitmeye dönerken de ayrıldı bahçeden. O gün gülün en mutlu günüydü. Bir daha da öyle mutlu olamadı çünkü bu genç adamı son görüşü oldu. Günlerce bekledi, bitip tükenmek bilmeyen bir umutla bekledi. Kokusunu alıp geri gelir belki diye gün boyu kokusunu yaydı durdu etrafa. Bu bekleyiş çok uzun surdu. Beklerken solmaya, o enfes kokusunu kaybetmeye başladı. Başta Duygu Hanım olmak üzere arkadaşları ona ne olduğunu anlayamadi. Bahçenin en mutlu, en neşeli gülü günden güne soluyordu. Sonunda pes etti küçük gül. Son bir gücüyle etrafa o enfes kokusunu yaydı. Arkadaşları kokuyu alınca gülün eski haline döndüğünü sandılar. Oysa gül son nefesini veriyordu. Son kez parladı ve taç yaprakları birer birer düştüler toprağa. Ne genç adam geldi ne de Gül’den eser kaldı..

Bu hikaye kendinden büyük sevdalara açan bütün küçük güllerin hikayesiydi. Boyundan büyük bir sevdada kokusunu kaybeden Kayıp Gül’den henüz kokusunu kaybetmeyen tüm küçük güllere sevgiyle …. ?

  • Okunma
  • 30 Nisan 2020
  • Hikâye
  • WhatsApp Yazı Linkini Kopyala
  • 1

    Taze Kalem

    @laleiasfar