Liyan
Gel gidelim buraya kimseciklere haber vermeden. Tası tarağı topladık mı bir akşamüstü keyfimize diyecek olmaz artık. İnsan ömrü huzurlu yalnızlıklara gebe kaldığından beri gülmüyor feleğin çarkı gönlümüze. Bizi uzaklaşmak yakınlaştırır güzelliklere. İyi yerlere gidelim, iyiliklere koşalım yalın ayak. Sırtımızda kamburlaşan onca kötülüğe inat gidelim iyi insanların oldukları bu haset değmemiş, tahrip edilmemiş, hunharca kullanılmamış gökkuşağı süslü cennetin dünya yansımalarına.
Bak, küçük bir klübe hem de tahta döşeli. Içinde olmasa da eşyası umutlarımızı, hayallerimizi sereriz yere öyle uyuruz geceleri. Yiyecek bir lokma ekmeğimiz yoksa da sevgimizi bölüp paylaşırız. Soğuk havalara aldırma Liyan’ım. Varlığın güneş, varlığın buz kesen yüreğime sobadır. Daha ne kadar doğal yollarla ısınabilir ki insan.
Ay Işığı yansır gölün üzerine, bulutlar kaplasa da göğü yüzünün aydınlığı yeter gecemi aydınlatmaya. Belki bir yıldız kayar, aynı dileği tutarız içimizden. Ben seni dilerim, sen kendini… Bir bakıma senim ben. Belki de daha fazlasıyım da kaybetmekten korkuyorumdur. İçimi deşme ne olur içinde seni bulacaklar diye çok korkuyorum. Ya bilirlerse içimde filizlendiğini. Cok sevdim seni, içimden konuştuğum. Dışıma vursa da söylesem adını Liyan’ım.
Buralarda bu çiçek varmış kokusu bilinmedik. Buralarda bir çiçek varmış Nuh Tufanı’ndan kalma. İnsanlar sular çekilince görmüş, koklamış. Ben, babamın kulaklarıma çınlattığı bu isme aşık olduğumdan beri aşinayım. Havada aşk kokusu sanıyorlar. Bilmiyorlar ki havada sen ( Liyan) kokusu var.
Hoşça kalın karanfiller, güller, yaseminler, papatyalar. Hoş koktu seninle buralar Liyan’ım…
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.