Ramazan Biraz Memleket, Biraz Toprak, Biraz Gurbet

Ramazan ayının ilk günü. O rahmet ayı. Ünsiyet ayı. Uzak kalmış ruhlara bir ünsiyet kapısı. O kapıyı çalabilecek, çalabileceksem, açabilecek, açabileceksem, içeriye kabul edilecek miyim? Ev sahibi, vefasız misafirlere de aralayacak mı o sonsuz rahmet kapısını? Her zaman davetli misafir, her daim açık olan o kapıdan bihaber, kendi kapalı kapılarını açabilecek mi? Ve yüz sürebilecek mi o mübarek eşiğe?

Kim miyim? Bilmem. Ne kul olabildim, ne de milyonlarca tabi insanlardan biri. Yaşayamadım onlar gibi, olamadım kul gibi. Ne insanları tatmin edici o robotvari insan modeli, ne de rahmet kapısında kabul gören kamil insan gibi celbedici. İki dağın arasında kalmış bir vadi gibi. Karanlık, belirsiz, çaresiz.

Gurbetteyim. Gurbet nedir, bilir misin? Ne içini ısıtan bir bakış bulabilirsin orada, ne semalarda ezan sesi. Memleketin toprağından kopup gelen türkülerle avutursun kendini. Türkü bu topraklarla özdeşleşmiş hüznü anımsatır, türkü türk’ü anlatır. Yad ellerde türk sevilmeyen, dostu olmayandır. Anladım bunu ben, masum çocukların duvara yaptığı türlü bayrak resimlerinin, üzeri çizili tek bayrağın türk bayrağı olduğunu görünce. Ama sen türkiye, yalnız ve asil, ayakta kalmak zorundasın. Davaların davası, garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir, ne mutlu o gariplere, dememiş miydi o güzel. Sana düştü bu yük, sana düştü bu kutsal emanet ve sana düştü o eşsiz sevda ve o ulvi lezzet.

Memleket deyince hatrıma toprak gelir. Toprak vatan, toprak insandır. Sadakat ve vefadır. Üzerinde gezinenlere bakmaksızın, vefalı – vefasız gözetmeksizin esirgemez yemişini. Boşuna dememişler benim sadık yarım kara topraktır diye. Boşuna dememişler insan toprak gibi olmalı, üzerine türlü pislik atıldığı halde, onları içinde eritmeli, temizlemeli, hep güzel şeyler yeşertmeli ve vermeli diye.

Ne mümbit topraklar, bu topraklar. Ne kıymetli şahsiyetler yetiştirmişler. Toprağı insan, insanı da üzerinde yaşadığı toprak yetiştirir, unutma.

Böyle bahsedince bir medeniyetin ruhundan, bir kat daha artıyor insanın özlemi. Bazen bir kelam, bazen bir musiki. Hatırlatır gibi oluyor, ezeldeki o ulvi sesi. Ve eğildikçe derunundaki o mahzene ve andıkça biraz daha hatırlatır gibi oluyor, biraz daha. Yakınlaşır gibi oluyor ve yakınlaştıkça uzayan bir yol gibi.

Evet gurbetteyim, memleketim seccadem. Ki gurbet, O’ndan uzak düşen ve O’na uzak kalan her yer ve her şeydir. Ve ramazan sıla hasreti çeken sinelere, sılasından bir haber, bir esinti ve bir rahmettir.

Son Düzenleme: 1 Mayıs 2020 / 17:02
  • Okunma
  • 25 Nisan 2020
  • Günlük
  • WhatsApp Yazı Linkini Kopyala