Ramazan Okumaları 3
Nefis terbiyesinin insanın kemale erme serüveni ile olan doğrudan ilişkisi, birçoğumuzun malumudur. İslam dini gibi diğer semavi dinler ve hatta bazı beşeri dinlerde de nefsin dizginlenmesi, insanın arzularına gem vurması yüksek haslet olarak sıkça vurgulanır. Nefsin şımartılıp şahlandırılmasının, insanı onun kölesi yapacağından bahsedilir. Hali hazırda içinde bulunduğumuz Ramazan ayı işte nefsimizle olan muhasebemizde bize çok büyük bir fırsat sunuyor. Nefsin helal haram demeden, az çok düşünmeden tükettiği, tüketirken kendini kaybettiği gaflet dolu anlara oruçla ara vermiş oluyoruz. Nefis ne kadar çırpınsa da günah işlememiz için; oruç vesilesi ile onu daha önce olmadığı kadar kolay susturabiliyor, nefsimizle daha kolay başa çıkabiliyoruz. Ramazandaki oruç, işte nefse hakimiyetin ve hürriyetin onda olmadığını söylüyor. Kibir ve gururla insanı etrafında pervane eden nefise oruç tutturarak, iktidar ve sonsuz mülkiyetin , beni ve bütün alemleri yaratan Cenab-ı Hak olduğunu hatırlatıyoruz. Bediüzzaman hazretlerinin Ramazan-ı Şerife dair olan 29. Mektub’un İkinci kısmında ifade ettiği :”Nefis kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hattâ, mevhum bir rububiyet ve keyfemâyeşâ hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmişse, bütün bütün gasıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.
İşte, Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emrolunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubûdiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer. ” Nisa suresi 64. ayette geçen ” .. nefislerine zulmettiklerinde.. ” ikabından mahfuz kalmak duası ile..
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.