Ulu Hakan ve Karşıtları

Osmanlı İmparatorluğunu temsil edenlerin torunları olmak bilinçli olunca gerçekten gurur verici bir şiar ve yol göstericidir.

Etrafımızı saran bir manevi ruh vardır ve bu ruhun temelleri bundan neredeyse on asır evvel atılmıştır…

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerek dış gerekse iç karmaşaların kurtuluşu için bir lidere ihtiyacının had safhaya ulaştığı anlar yaşanırken hatta dış güçler akbabalar gibi Osmanlı’dan toprak almak isterken başta Sultan 5. Murad vardı. Psikolojik sıkıntılar içerisinde olan sultan, tahttan indirildi ve yerine Sultan 2. Abdülhamid Han(Ulu Hakan) getirildi…

Abdülhamid Han tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir bunalım içindeydi. 1871’de Âli Paşa’nın ölümünden sonra saray ile Bâb-ı Âli arasındaki çekişme alevlenmiş, 1875’te devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek Muharrem Kararnamesi ile moratoryum ilan etmiş, Rusya’nın başını çektiği Panslavizm akımının etkisiyle Balkanlar’da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti. Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyor, hatta padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ilânı fikri tartışmaya açılıyordu.

Abdülhamid, tahta geçmeden Mithat Paşa’ya verdiği taahhüt uyarınca 23 Aralık 1876’da, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasî’yi ilan etti. Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi üyelerinden oluşan ilk meclis 19 Mart 1877’de açıldı. Böylece I. Meşrutiyet dönemi başladı. Ancak bu uzun sürmemiş hemen ardından çıkan Osmanlı-Rus savaşı sebbeiyle Sultan II. Abdulhamid meclisi süresiz olarak tatil etmiştir. İlk başlarda içte ve dışta sorunlarla karşılaşan sultan zamanla merkezi güçlendirerek idareyi eline almıştır. Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesi ilkesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvence altına alınmasına rağmen egemenliğin esas kaynağı yine padişahtı.
Osmanlı’yı kurtarabilmek için elinden gelen ne varsa yapan Abdülhamid Han çok kültürlü bir padişahtı. Dindar bir insan olan İkinci Abdülhamid ibadetlerini aksatmazdı. Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsi servetinden masrafları karşılamış, devletten beş kuruş almamıştı. Boş vakitlerini marangozhanede geçirir, harika eşyalar yapar, bunları sattırır ve parasını fakire fukaraya dağıttırırdı. Son derece şefkatli bir insan olan Sultan Abdülhamid’in kendisini öldürmek isteyenleri bağışlaması, dünya siyaset tarihinde görülmemiş bir olaydır. Abdülhamid, kültüre önem vermiş ve eğitim konusunda hizmet verecek birçok mekan yaptırmıştır. Üniversiteler, Güzel Sanatlar Akademisi, Ticaret ve Ziraat Okulları kuran Ulu Hakan Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır. Vilayetlere liseler, kazalara ortaokullar kurmakla beraber, ilkokulları köylere kadar ulaştırdı. İstanbul’da Şişli Eftal Hastanesini ve Darulaceze’yi kendi şahsi parasıyla yaptırdı. Hamidiye adı verilen nefis içme suyunu borularla İstanbul’a getirtti. Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan, Bağdat’a ve Medine’ye kadar da demiryolları döşetmiştir. Büyük şehirlere atlı tramvay hatları döşetti.
Abdülhamid Han yaptıklarıyla dünya siyasetinin baş koltuğuna oturmuş, sadece dini(İslam) nedeniyle karşıt yorumlar almıştır. Aynı zamanda kendisine düşman olan liderler bile daha sonra kendisinin zekâsına hayran kaldıklarını ve aynı zekânın kendilerine verilmesi halinde dünya hükümdarlığını ele geçirebileceklerini iletmişlerdir.

Bunlarca övgü Türk milletinin geçmişi olan İmparatorluğa edilmiştir. 33 yıllık saltanatı son bulan Ulu Hakan, 1909 yılında tahttan indirilmiştir.

-Abdülhamid’in bunca başarısına ve siyasi liderliğini kaldıramayanlar ise ne yazık ki Cumhuriyet sonrası 9 yıl boyunca ilköğretim öğrencilerinin ‘’23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’’ olarak kutladığı törenlerde

‘’Bu 23 Nisan ki tarihin dönüm günü. Kan içici sultana, hakana ölüm günü…’’

Mısralarını rahatlıkla okuttular. Geleceğin teminatı denilen çocuklar bunu böyle öğrendi. Üstelik bununla kalınmadı Abdülhamid Han yıllarca ders kitaplarında ‘’Kızıl Sultan’’ lakabıyla anıldı. Şimdi soruyorum: O zamanda bu şiiri okutan milli eğitim veya okullar araştırmıyor muydu? Yoksa zorla mı okutturuluyordu?Koruduğunuz ve sahip çıkacağınız değerlerin biraz olsun farkında ve karşıt görüşlerin tepkilerini değerlendirerek ortaya çıkın! Yıllar ne kadar geçerse geçsin gerçek asla gerçekçiliğinden değişmeyecektir… Ve pişman olanlar gerçekçi olanlar değil gerçeği değiştirmeye çalışanlar olacaktır!

Son Düzenleme: 1 Mayıs 2020 / 17:21
  • Okunma
  • 23 Nisan 2020
  • Deneme
  • WhatsApp Yazı Linkini Kopyala
  • 1

    Murat Şah

    @1sah